İnsan, artık algoritmaların kontrolünde veri madenciliğinin durmadan veri aktaran data kaynağı oldu. Akıllı telefonlar ve akıllı sistemler, insanı sürekli kontrol altında tutan ve onu anlık olarak bir moddan diğerine geçiren kontrol-denetim mekanizması olarak çalışıyor. İşin enteresan yanı ise insan ve özellikle dijital nesil, iradesini bile isteye bu araçlara teslim ediyor. İnsanın bu uyumsuz halleri elbette tesadüfen ortaya çıkmış garip davranışlar değil.
Bugünün dijital gözü ile geçmişe baktığımızda ortaya çıkmış tüm gelişmeleri tekno-gözün algıladığı gibi görüyoruz. Geçmişe ait olan sözlü ve yazılı hafıza dijitalleştirerek, “dijital medya” olarak niteleniyor ve tarih, toplum, insan buna göre kurgulanıp yeni bir gerçeklik üretiliyor. Organik-toplumsal hafızanın dijital belleğe dönüşmesi, insanın dijital kullanıcı olarak tanımlanması ve “paylaş” butonunun hep aktif olması nedeniyle, herkesin her an her şeyini “bulut” a aktarması insani hafızayı da giderek sıfırlıyor.
Şu an en iyi uyarlama örneği olan dijital nesil, dijital teknolojilerle iletişim kurduğu için kendine has iletişim kodları oluşturan ve bu teknolojilerle öğrenmeye çalışan bir nesil. Etkileşim, hız, zamandan tasarruf etme bahanesiyle kelimeleri yazarken sesli harflerin düşürülmesi ile kelimeleri kısaltma, duyguları ifade ederken emojileri kullanma, Türkçe ve İngilizceyi karıştırarak yazma gibi durumlar, dijital neslin yeni dili olarak yayılıyor ve bu nesil artık düzgün cümle kurabilme konusunda giderek kabiliyetsizleşiyor.
Zihin, kültür, dil, anlam, bilinç, hafıza vs. insani her şey çaresizce belirsizliğe ve anlamsızlığa evriliyor. İnsanın varlığı dijitalleşme ya da teknoloji karşısında giderek eriyor. Yaşam, sosyal medya kurallarıyla işliyor ve dijital jargon tüm dünyanın kullanmak ve öğrenmek zorunda olduğu küresel bir dil veya zihinsel kontrol aracı olarak devamlı çalışıyor. Bununla birlikte sınırsız ve kuralsız bir yapay özgürlük vadeden kontrolsüz dijital-sanal dünyanın, giderek sonunu bilmediğimiz bir kara deliğe dönüşmesi de tesadüf değil.
Hepimiz, teknolojinin hayatımıza kattığı ortak değere ve konfora odaklanarak onu yaşam alanımızda konumlandırıyoruz. Teknolojinin hayatımıza sayısız değer kattığı muhakkak, ancak meseleye karşı taraftan odaklanıp baktığımızda ve bizden götürdüklerini hesap etmeye başladığımızda, aslında teknolojinin bu işi karşılıksız yapmadığını da daha iyi görüp anlıyoruz.