Türk Fablleri Dizisi Set 8 Kitap Altın Kitaplar

Türk Fablleri Dizisi Set 8 Kitap Altın Kitaplar

1) Eşeğin Öyküsü
Zayıf, cılız bir eşek vardı. Bazen odun, bazen de su taşırdı. Gece gündüz yük taşımaktan sürekli inlerdi. Günleri üzüntü ve sıkıntı içinde geçerdi.
Taşıdığı yüklerin ağırlığı yüzünden vücudu yara bere içinde kalmıştı. Bu yaralar derisinde tüy bırakmamıştı. Öyle ki vücudunda bir dirhem et bile kalmamıştı. Her tarafı kan içindeydi.
Onu görenler, “Yalnız kemiği kalmış bu eşek nasıl yürüyor?“ deyip şaşarlardı...
2) Tilki ile İbibik Kuşu
Bir tilki kırda dolaşıyordu. O gün hiç av yakalayamamıştı. Karnı çok acıkmıştı. Gide gide bir köyün yakınına geldi. Bu köyde bir av bulurum, diye düşündü.
Köyün çayırında bir kaz, bir ördek, bir horoz ve bir ibibik kuşu gördü. Bunlar ortalıkta atlayıp geziniyorlardı. Tilki yanlarına gidip selam verdi. Hepsi de tilkiyi görünce kaçışmaya başladılar...
3) Kaplumbağa ile Akrep
Irmak kıyısında yaşayan bir akrep vardı. Akrep, karşı kıyıya geçmek istiyordu. Irmak çok büyük olduğu için geçemiyordu.
O sırada ırmak kıyısına bir kaplumbağa geldi. Akrep, kendini ırmağın öbür tarafına geçirmesi için ona yalvardı. Kaplumbağa akrebi ırmaktan geçirmeyi kabul etti...
4) Tüccar ile Papağan
Bir tüccar, güzel bir papağan besliyordu. Her gün kafesin yanına gidip onunla konuşuyordu. Tüccar çok mutluydu. Ama papağan, yurdundan uzakta olduğu için üzülüyordu. Ağaçları, ırmakları, dağ çiçeklerini özlüyordu. Arkadaşları gözünde tütüyordu.
Tüccar, mal almak için Hindistan’a gidecekti. Yol hazırlıklarına başladı...
5) Aslan ile Tilkiler
Bu kitaptaki masallar Hintli bilgin Beydaba’nın kaleme aldığı Kelile ve Dimne’den alınmıştır. M.Ö. 300 yıllarında yazılan eserde hayvan hikâyelerinden yola çıkılarak adalet ve doğruluk gibi kavramların öneminin çocuklara öğretilmesi amaçlanmıştır.
6) Oduncu ile Aslan
Ormanın kenarındaki kulübede yaşayan bir oduncu vardı. Her gün ormana gider odun keserdi. Kestiği odunları satarak geçimini sağlardı.
Oduncu, o gün yine erkenden kalktı. Güneş, çamların üzerine kızıl ışıklarını yayıyordu. Kuşlar, daldan dala uçuşarak sabah kahvaltıları için yem arıyorlardı. Oduncu, kulübesinin önüne çıktı. Kuşların neşeli şarkılarını dinledi. Yaşamak ne kadar güzel, diye düşündü. Kulübenin yanından akan derede elini yüzünü yıkadı...
7) Uçtu Uçtu Hamdi Uçtu
Hamdi ile Tosun yolda karşılaştılar.
Hamdi: Sorma Tosuncuğum. Başıma gelenleri...
Tosun: Aman, geçmiş olsun Hamdiciğim. Ne oldu? Merak ettim. Anlat bakalım...
Hamdi: Hani geçen gün bir fırtına çıkmıştı.
Tosun: Evet!... Ben korkudan evin bodrumuna kaçmıştım. Sen neredeydin?
Hamdi: Ben gökyüzündeydim.
8) Bekçi, Aslan ve Maymun
Eskiden her türlü eşya, yük hayvanları ile taşınırdı. Bu yük hayvanlarının oluşturduğu toğluluğa “kervan“ denirdi.
Bir gün, bir kaı kervanı ormanda mola verdi. Katırlar yorulmuştu.
Kervancılar:
Bu akşam burada konaklayalım dediler. Bir ateş yakıp çevresine oturdular. Akşam yemeği için hazırlık yapmaya başladılar. O sırada bir aslan kükremesi duydular. Aslanın kükremesinden yer gök inlemişti.
Bu aslan çok yakınımızda, Yakalarsa bizi parçalar, dediler.